Kādiriyye yolunu karanlıklar âleminden nurlar âlemine kadem basılacak yol olarak niteleyen Kādirî büyükleri, yolun tenperverlik değil mücahede yolu olduğunu ısrarla vurgulamışlar ve bu minvalde uygulamalar ihdas etmişlerdir. Meselâ Kādirîhâne’de İsmâil Rûmî’ye ait sadece kendi sığabileceği genişlikte bir odacıktan söz edilmektedir. Daha sonraları muhtemelen tevhithânedeki vaaz kürsüsünün altında kalan, âdeta bir mahzen niteliğindeki bu mekânda vakitlerinin çoğunu ibadetle geçirmiştir. 

Kādiriyye’de tek bir halvet uygulamasından söz edilemez. Meselâ Eşrefîler’de derviş halvette iken teheccüt, istihâre, duhâ ve tesbih namazlarını kılar, Abdülkādir-i Geylânî’nin salât-ı kübrâsıyla Kur’ân-ı Kerim’den 100 âyet okur ve günlük zikrine devam eder. Halvet bahsinin anlatıldığı bir başka eserde ise halvette iken beş vakit namaz dışında başka bir namazın gerekmediği bildirilmektedir. Son derece dar ve kuş gözü kadar delik olmayacak şekilde karanlık bir odada halvete girmeye niyet eden sâlik, öncelikle iki rekât namaz kılıp ehl-i imana dua ile başta Hz. Peygamber olmak üzere bütün enbiya, evliya ve pîr-i tarîkattan istimdat niyaz ederek kıbleye karşı oturur ve Mü’minûn sûresi 29. âyetini okur. Artık bundan sonra gözleri kapalı sürekli kelime-i tevhidi söyler. Halvetnişin olana, tahammülüne göre başlangıçta yirmi dört saatte bir çorba ve arpa ekmeği, otuz günden sonra badem yağıyla pirinçli bulamaç gıda olarak verilir.